28 Ekim 2009 Çarşamba

Dünya Türkiye'yi Konuşuyor, Türkiye Neleri Konuşuyor !


Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğa'nın son günlerde izlediği dış politikalar sebebiyle gerçekleştirdiği ülke ziyaretleri çoğumuzun mağlumu. Recep Tayyip Erdoğan ilk olarak Pakistan'a, ardından İran'a olmak üzere 2 ziyaret gerçekleştirdi. Uluslar arası kamuoyuda bu olayı hemen Türkiye'nin son günlerdeki dış politika gelişmelerinde değişikliğine gittiği şeklinde yorumladı. İsraille gerilen ilişkiler sebebiyle Türkiye'nin, İran ile yakınlaştıüğı bile yazılıyor. Şimdi Tayyip Erdoğan'ın bu ziyaretleri ULuslar Arası Haber Ajanslarında nasıl yer bulmuş bir bakalım.. İngiliz Reuters haber ajansı yayımladığı yorum haberde, birinci dünya savaşından sonra yüzünü batıya dönen Türkiye'nin, yeniden bölgesel güç olma yolunda hızla ilerlediğine dikkat çekiyor.
Ajans, Türkiye-İsrail ilişkilerinin gerildiği bir dönemde Erdoğan'ın Tahran'a gitmesinin altını çiziyor.
Türkiye, bölgesinin etkin ülkelerinden İran'ın batı ile yaşadığı "nükleer faaliyet sorununun" bir an önce son bulmasını i
stiyor. Başbakan Erdoğan, batının İran'a adil davranmadığını söylerken, isim vermeden, İsrail'in yürüttüğü nükleer faaliyetlere dikkat çekiyor. Dünyanın önde gelen düşünce kuruluşlarından Chatham House'un Ortadoğu uzmanı Fadi Hakura da, Türkiye'nin İran ve Suriye ile ilişkilerini, İsrail'i ve Batı'yı kaybetme pahasına geliştirdiği yönünde gittikçe artan bir algı olduğunu savunuyor.

NYT
: Türkiye ile Batı arasındaki gerginlikler artıyor. Türkiye’nin AB’ye katılma olasılığı giderek zayıflarken ve ülkenin yıllarca görünmeyen bir gayretle Müslüman ülkelerine uzanırken, ABD ve Avrupa’nın canını, uzun bir zamandır gündemde olan bir soru sıkıyor: Bu büyük, laik, Müslüman ülkesi Batı’nın yerine Doğu’ya yöneliyor mu?”

GUARDİAN
:
Türkiye, Ortadoğu’da çok olumlu yeni bir rol oynuyor. Barıştırıcı, arabulucu, barış yapıcı olmayı amaçlıyor. İran’a uzanmak, bu rolü oynamanın ideal yoludur. Türk liderleri, birkaç yılı, ‘komşularla sıfır sorun olarak adlandırdıkları bir hedefi izleyerek geçirdi. Çok başarılı da oldu. Ancak olumsuz bir nokta var o da Türkiye’nin İsrail’den uzaklaşmayı başlamasıdır.”

FİNANCİAL TİMES
:
Ankara’nın İsrail ile ilgili sert tutumu, Ahmedinejad’tan övgü getirdi. Sayın Erdoğan’ın İsrail’in politikalarına yönelik sert çıkışlarına verdiği destek, Batılı ortaklarını, Ortadoğu ve bölgesel diplomasisinde yeni bir rol oluşturmak amacıyla eski ittifakları terk etmeyeceğine ikna etmeye çalıştığı bu dönemde Türkiye’yi mahcup edebilir.”

LE MONDE
:
Recep Tayyip Erdoğan, Tahran’da İran ile Türkiye arasındaki dostluğunu kutluyor. Ama bu dostluk gösterisi, Türkiye’nin bazı geleneksel müttefiklerini sinirlendiriyor, özellikle son aylarda ilişkilerin hiç durmadan kötüleşen İsrail’i. İsrail basınından İran gezisine yönelik sert yorumlar geldi.

Jerusalem Post gazetesi, "Türkiye artık sadece 'müttefik' bir ülke. Erdoğan'ın Ahmedinecad'a övgüler düzdüğü toplantıda Lieberman'ı eleştirmesi ülkenin eksenindeki değişimin en büyük göstergesi" yorumunu yaptı.

Gazeteye göre, "Batılı yetkililer bu değişime şimdilik ilgisiz. Ama böyle devam ederse bu hatanın mal olacağı şey belli!"
Ortadoğu Forumu yöneticisi Daniel Pipes tarafından kaleme alınan yazıda şu ifadeler kullanıldı: "Erdoğan'ın 2002'de iktidara gelmesinden beri Batı'nın en yakın Müslüman müttefikinin 60 yıldır izlediği yönde gözle görülür değişimler başladı. Son ayda üç büyük kriz atlattık.

Batılı yetkililer şimdilik Türkiye'deki bu değişime kayıtsız kalmış gibi gözüküyorlar. Ancak bu hatayı yapmaya devam ederlerse sonucu belli.!"

-----------------------------------------------------------------------------------------

İşte dış basındaki haberler böyle. Peki Dünya, Türkiye için bunları konuşurken Türkiye neleri konuşuyor acaba...
Kendi içindeki meselelerine tam olarak vakıf olamamış bir ülke nasıl olurda çevresindeki gidişata yönverebilir. Kendi ayrımcılığını kendisi yaratan bir başbakan, etnik kimlikleri birbirinden soyutlamak isteyen bir başbakan nasıl olurda ortadoğudaki çatışmalar hakkında konuşabilir. İğneyi ilk kendimize batırıp ondan sonra başka ülkeler üzerinde barış siyaseti izlememiz gerekir. 25 yıldır ülkemizde süregelen terör belasına verdiğmiz şehitlerin anısına manen, gazilerimizin isyanlarına kulak vererek, Türk halkının sabrının son sınırlarına dayanan bu OLMAYAN sorunu bir çözüme kavuşturma girişiminden vazgeçilmelidir. Eğer gütmek istiyorsanız , güdülmekten vazgeçeceksiniz. Türkiye 2 çapulcunun silah zoruyla hak dayatmasına 25 yıldır verdiği gibi bugünde cevap vermelidir. Türk Milletini tarihte olduğu gibi bugün de hiç bir güç yıkamayacaktır. Bu yaşadığımız olaylar sadece birlik bereberliğimizi bir sınava sokup, bu sınavdan kader birliğmiz daha sağlamlaşmış bir şekilde çıkmamıza yol açacaktır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder