20 Haziran 2009 Cumartesi

Nerede O Eski Domatlar !


"MUHTEŞEM BİR ŞEY! Sanki büyük bir laboratuvar" diyordu Bafra'daki çiftçi komşum, gördüğü serayı imrenerek anlatırken. "Her şey bilgisayar kontrolünde. İçeride ne rüzgâr, ne güneş, ne toprak var! Domatesler su kültüründe yetişiyor. Bitkilerin köklerine bir serum hortumu bağlanmış, sürekli besin veriliyor; hava lazım olunca hava veren pompalar var, fotosentezi artırmak için de büyük lambalar. Tozlanma gerektiğinde içeri bombus arıları salınıyor. Verim muhteşem, tarlada aldığımızın 10 katını alıyorlar neredeyse..." Bu günlerde sıkça sorulan, "Nerede o mis gibi kokan, güzelim domatesler?" sorusunun gerisinde, "Bir zamanlar içinde var olduğumuz doğa nerede?" kaygısı olmalı. Binlerce yıldır doğadaki sıralı ilişkilerin, döngülerin bir ürünü olarak ortaya çıkan "gıda", şimdilerde doğadaki döngüsel süreçlere yapılan müdahalelerle, insan kontrolünde üretilen bir "ticari mal"a dönüşüyor. Gıdanın mal haline dönüşmesiyle de üretici için öncelik, ürettiği ürünün sağlıklı ve besleyici olmasından çok; ürünlerin ne kadar verimli, raf ömürlerinin ise ne kadar uzun olduğu ve albenisi oluyor. Dolayısıyla "yeni domates", insanın doğa ile olan ilişkisini yeniden kurguladığı ve yeni bir doğa tasarımının yapıldığı, farklı bir evreye girildiğinin haberini veriyor bize. Bu dönemde artık gıdanın üretim biçimi de, gıdaya atfedilen değer de, gıdanın içeriği de değişmeye başlıyor. Gıdanın, besin olmaktan ticari bir mal olmaya doğru yaptığı yolculuktaki serüveni, açlık sorununun bir nedeni olabilir mi? Dünyadaki açlık sorununun nedeni, yetersiz gıda üretimine bağlanıyor. Bu görüşü destekleyenler arz yönetimini tercih ediyorlar; başlıca çözüm önerileri, tarımsal verimi artırmak, yeni tarım alanları açmak ve yeniden bir yeşil devrim başlatmak. Bu görüşü savunanların başında gelen Dünya Bankası, 2009 yılında, gelişmekte olan ülkelere yapacağı tarımsal amaçlı kredi miktarını 8'den, 12 milyar dolara yükselttiğini duyurdu. BM Dünya Gıda Programı direktörü Josette Sheeran, "Geçen 20 yıldır dünya nüfusundaki yüzde 1,14'lük artışa karşılık, gıda üretimi yüzde 2 arttı. Buna rağmen eskiye göre aç insan sayısı hızla artıyor, yeteri kadar gıda raflarda duruyor ama insanlar yüksek fiyatlarından ötürü bunlara ulaşamıyorlar" diyor. Pek çok çiftçi birliği, araştırma kuruluşu ve uzman da Sheeran gibi, açlığın, yetersiz gıda üretiminin bir sonucu olduğuna inanmıyor. Aksine, BM Gıda ve Tarım Organizasyonu'nun (FAO) verileri, dünyadaki gıda üretiminin yeterli olduğunu, hatta üretilen gıdanın dengeli dağıtıldığında kişi başına, ihtiyacın üzerinde (2 bin 720 kilokalori) besin düşeceğini gösteriyor. Onlara göre, açlık sorununun temelinde üretilen ürünlerin dengesiz dağılımı, yoksulluk nedeniyle gıdaya ulaşamama ve talep yönetimi yerine arz yönetimini tercih eden politikalar yatıyor.

National Geo.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder